Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tedavisinde Davranışçı Müdahaleler
Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisini ele aldığımız son iki yazıda değerlendirme, psiko-eğitim süreci ve bilişsel müdahalelerden bahsetmeye çalışmıştım. Bu yazıda ise tedavinin üçüncü ve belki de en önemli aşaması olan davranışçı müdahalelerden devam edeceğim.
Obsesif kompulsif bozukluğunun tedavisinde davranışçı müdahaleler kilit bir yerdedir. Çünkü daha öncesinde değinilen birçok konu ve müdahale çeşidi bu aşamaya birer hazırlık gibidir. Birazdan detaylandıracağımız ve üzerine gitme olarak da adlandırılan davranışçı müdahaleler olmadan yürütülen tedavi modelleri, yetersiz kalabilmektedir. Fakat aynı zamanda şunu da vurgulamak gerekir ki, iyi bir psiko-eğitim olmadan, yeterli ve sıkı bir iş birliğinin kurulmadığı ve bilişsel yeniden yapılandırmanın önemsenmediği davranışçı müdahalelerin başarılı olma şansı da son derece azdır. Çünkü bu müdahaleler kişilerin en çok kaçındıkları durumların üzerine gitmelerini ve kendilerini bu durumlara maruz bırakmalarını gerektirir. Bu tür müdahalelerin kişilerde bir miktar kaygı ve rahatsızlığa neden olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla sağlam bir iş birliği ve ilişki olmadan ve tedavinin rasyoneli (mantığı) kişi tarafından benimsenmeden girişilen davranışçı müdahaleler tedavinin yarım kalmasına neden olabilmektedir.
Maruz bırakma ve tepki önleme nedir?
Maruz bırakma ve tepki önleme müdahalesi temel olarak halk arasında korkuların üzerine gitmek olarak adlandırılan durumun sistematik ve adım adım yapılan halidir. Kişiler rahatsızlık veren ve kaçındıkları durum, nesne ya da düşüncelerle (yani obsesyonlarla) karşı karşıya getirilir ve daha önce yaptıkları ritüeller ya da kaçınma-önlem alma davranışlarını yapmaları önlenir. Daha doğrusu yapmamaları için cesaretlendirilir ve kendi kendilerini zorlamaları için destek verilir. Yoksa kişi terapist tarafından zorlanmaz ya da danışana fiziki bir müdahalede bulunulmaz. Böylece amaç bu ritüel ya da önlem alma davranışlarını yapmadan da kaygılarının düşeceğini ve korkulan durumun gerçekleşmediğini görebilmelerini sağlamaktır.

Obsesif
Amacı nedir?
Obsesif kompulsif bozukluğu olan kişilerde aşağıdaki döngü çok sık olarak yaşanır:
Obsesyon–> sıkıntıda artış –> kaçınmalar + ritüeller –> kısırdöngü ile obsesif düşüncelerin sıklığında artış ve OKB’nin güçlenmesi.
Rahatsız edici bir dürtü ya da düşünce geldiğinde kişiler bundan rahatsızlık duyarlar ve kendilerini sorumlu hissederler. Bu durumun üstesinden gelmek için bir takım davranış ve ritüellere başvururlar ilk zamanlar bu ritüel ve kaçınma davranışları kaygıyı azaltır gibi olsa da daha sonrasında sıkıntıda ve obsesyonlarda artış meydana gelir. böylece OKB iyice yerleşmiş olur ve kişi kendini çaresiz hissederek daha fazla ritüel ve kaçınma davranışına yönelir. Başka bir deyişle, iyi hissetmek ve oluşabilecek kötü sonuçları engellemek için yapılan davranış ve ritüeller adeta ateşe atılan birer odun halini alırlar. Örneğin kirlenme, bulaşma obsesyonlarından mustarip bir kişiyi ele alalım. Bu kişi madeni paraya dokunamıyor olsun. Eğer dokunursa da başka hiçbir yere ve hiçbir şeye dokunmadan ellerini yıkasın. İlk zamanlar paraya dokunmamak ya da hemen elleri yıkamak rahatlatıcı ve güven verici olsa da bir süre sonra bu durum benzer nesnelere de yayılmaya başlar. Mesela kapı kolları, anahtarlık, tırabzanlar, v.b. nesnelere karşı da önlem almalar ve kaçınmalar artarak devam eder. Bununla beraber el yıkamaların sayısı ve yoğunluğunda artışlar meydana gelebilir. Daha fazla önlem aldıkça ve temizlik arttıkça bulaşma korkusu ve rahatsızlık artmaya başlar ve kısır döngüye girilir. Daha önce elleri bir kere, belki 2-3 dakika boyunca yıkamak “yeteri kadar” temiz hissettirirken bu sayı daha sonra her seferinde 2’nin ya da 3’ün katlarına ve 4-5 dakikaya çıkabilir.
Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde amaç tam olarak bu kısır döngüyü kırmaktır. Kişiler bu tür obsesyonlarla belli bir süre kalarak ve alışık oldukları tepkileri vermeyerek obsesyonlarla kaygı arasındaki bağın zayıflayıp kopmasını sağlayabilirler. Bu başlangıçta biraz zor ve kaygı verici olacaktır. Tam da burada, yukarıda bahsedilen aşamalı yüzleşme kavramı gündeme gelir. Aşamalı yüzleşme en az rahatsızlık verenden en çok rahatsızlık verene doğru adım adım üzerine gitme demektir. Bunun tersi de mümkündür. Yani en çok rahatsızlık veren obsesyon ile de başlanabilir buna da “flooding” “sel” adını veriyoruz. Fakat en çok tercih edilen ve uygulanan model burada bahsedilen modeldir.
Nasıl yapılır?
Daha önce değerlendirme seanslarında belirlenmiş olan obsesyonların kişide ne kadar rahatsızlık uyandırdığı ve herhangi bir kompulsyon yapılmazsa ne derece kaygı uyandıracağı 0-100 arasında bir puan verilerek ölçeklendirilir. Rahatsızlık verme derecelerine göre bir sıraya konur. Her biri ile ilgili düşünceler ele alınır. Olabilecek en kötü şeyin ne olduğu değerlendirilir ve sorgulanır (bilişsel müdahaleler). Aslında kaçınılan durumla ilgili düşünceleri sorgulama ve yeniden ele alarak değiştirme genellikle daha önceki seanslarda uygulanmış olur ama üzerine gitme alıştırmalarından önce tekrar edilir ve kısır döngü tekrar tekrar gündeme getirilir. Danışanın modeli sahiplendiğinden ve motivasyonunun yeterli olduğundan emin olmak önemlidir. Çünkü bundan sonra en çok kaçındığı durumlarla aşamalı da olsa yüzleşecektir.
Modelin daha iyi anlaşılması için küçük bir örnek verelim. Ayşe Hanım ne zaman pencere kollarına dokunsa, başka hiçbir şeye dokunmadan doğruca banyoya giderek ellerini 3 defa ve yaklaşık 2 dakika boyunca yıkamaktadır. Buzdolabının kulpu da Ayşe Hanım’ı oldukça rahatsız etmektedir. Hatta buzdolabı kulpuna değil dokunmak, dokunduğunu düşünmek dahi kaygısını yükseltmeye yetmektedir. Ayşe Hanım’a bu iki durumun kendisini 0-100 arasında ne kadar rahatsız ettiğini sorduğumuzda ilk maddeye 70, ikincisine 90 vermektedir. Dolayısıyla üzerine gitme çalışmaları yaparken pencere koluna dokunma alıştırması buzdolabı kulpundan önce gelmelidir. Hatta doğrudan nesnelere dokunmadan önce o nesnelere dokunmuş birinin eline dokunma ile başlanabilir. Bu sadece küçük bir örnek ve kişiden kişiye değişiklik gösterebilir.

Obsesif
Üzerine gitme alıştırmasına seans içerisinde başlamak ve seans aralarında ev ödevi şeklinde devam etmek iyi fikirdir. Çoğu zaman da alıştırma hayal etme ile başlayabilir. Yani kişi kendini o alıştırmayı yaparken hayal edebilir. Bu özellikle seans içerisinde yapılamayacak olan alıştırmalar için seans aralarında yapılmasını kolaylaştıran bir uygulama olur. Ayrıca imajinasyon, o sırada ortaya çıkan baltalayıcı düşünceleri fark etmek ve değiştirmek için de bir fırsat olur.
Seans içerisinde yapılan alıştırmalarda terapistin danışan ile beraber o alıştırmayı yapması –eğer birlikte yapılmaya uygunsa-önemlidir. Listede yazan alıştırmayı önce terapist yapar sonra birlikte yapmak için danışanı teşvik eder. Terapist danışana model olur. Danışan da kendini güvende hisseder ve yapması kolaylaşır. Burada dikkat edilecek husus danışanın seans aralarında kendi başına da bu alıştırmaları yapması ve hayatına genelleştirebilmesidir.
Seans sırasında prova edilmiş, seans dışında da ev ödevi olarak verilmiş üzerine gitme çalışması bittiğinde bir sonraki alıştırmaya geçilir. Bir sonraki alıştırmaya geçmeyi belirleyen faktör danışanın alıştırmayı hafta içerisinde tekrar edebilmesi ve eskisine nazaran çok daha rahat hissedebilmesidir. Bir sonraki seansa dek ne kadar üzerine gitme çalışması yapılacağı danışanın hızına göre belirlenir ve danışan ile birlikte karar verilir. Bazen birden fazla alıştırma ödev olarak verilebilir. Danışanların listedeki görevleri planlanandan önce yerine getirmeleri hiç de nadir rastlanan bir durum değildir. Tersi de mümkündür. Bazen alıştırmaları yapmak beklendiğinden zor olabilir. Böyle durumlarda bir adım geri atmak ve nasıl devam edilebileceğini değerlendirmek gerekebilir.
Bu yazıda Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde davranışçı müdahalelere değinmeye çalıştım. Böylece Obsesif Kompulsif Bozukluk yazı dizisinin sonuna gelmiş olduk. Bu ve önceki yazılarda hastalığı ve tedavisini tüm yönleri ile olabildiğince detaylı tartışmaya çalıştım. Bitirirken şu hatırlatmayı yapmayı faydalı görüyorum; hepimizin ufak tefek takıntıları olabilmektedir. Kişiye Obsesif Kompulsif Bozukluğu tanısını aldıran durum bu takıntıların kişinin hayatını ne kadar etkilediği, sıklığı, şiddeti, hangi alanlarda ne kadar yaygın olduğu ile ilgilidir. Eğer Obsesif Kompulsif Bozukluğu ile ilgili bir takım şikayetleriniz varsa bir uzmana başvurmak gerekebilir.

Diğer Blog Yazıları

Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş

Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladıktan sonra yüksek lisansını Okan Üniversitesi’nde Sağlık Odaklı Klinik Psikoloji üzerine yapmıştır.

TÜM YAZILARI