SIKÇA SORULAN SORULAR
Aşağıdaki psikiyatri ve psikoterapi alanları ile alakalı genel olarak merak edilen sorular ve cevaplarını bulacaksınız. Burada cevaplanan soruların dışında merak ettiğiniz yada aklınıza takılan bir soru olursa lütfen bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin. Bize sorularınızı mesaj bırakarak ya da telefonla sorabilirsiniz.
Hepimiz zaman zaman kaygılanır, olaylara ya da durumlara üzülür ya da stres yaşarız. Olumsuz duygu ve düşünceleri yaşamak ve hissetmek gayet doğaldır. Hiç olumsuz duygunun yaşanmadığı “sorunsuz” bir hayat düşünülemez. Çoğu zaman bu olumsuz duygu, düşünce ve durumların üstesinden ya tek başımıza ya da bir yakınımızdan aldığımız destekle gelebiliriz. Fakat bazen sorunlarla baş edemez hale gelebilir ve bu sorunlar aile, iş, okul ve sosyal hayatımızı önemli bir ölçüde etkilemeye başlar. Örneğin sosyal ortamlarda bir miktar heyecan yaşamamız normaldir. Bir sunumun başında sesimizin titremesi, birazcık terleme ve heyecan olağan kabul edilir. Fakat bu durum bizi bir sonraki sunumdan kaçmamıza yol açıyor ve eğitim ya da iş hayatımızı etkilemeye başlamışsa bir uzmana danışmanın vakti gelmiş olabilir. Yine gün içerisinde zaman zaman kendimizi keyifsiz hissedebilir, enerjimizin düştüğünü fark edebiliriz. Fakat bu durum günümüzün çoğunda yaşanıyor; olumsuz duygu ve düşüncelerimizle baş etmek zorlaşıyor ve günlük hayatımızı da etkiliyorsa, bu konuda profesyonel yardım almak doğru bir tercih olabilir.
Psikiyatrik rahatsızlıkları ilaç kullanımı açısından üç kısımda gruplandırmak mümkündür.
Birinci grupta ilaç kullanımı mutlak gerekliliktir. Şizofreni, bipolar bozukluk, ağır ve tekrarlayıcı depresyon vb. hastalıklarda ilaç mutlaka kullanılmalıdır. Bu tür rahatsızlıkların varlığında ilaçlara karşı bir tutum almak kişiye zarar verebilir.
İkinci bir grup rahatsızlıkta ise, etkili ilaç tedavisi yoktur. Rahatsızlık ancak psikoterapi ile düzelir. Vajinusmus gibi cinsel fonksiyon bozukluğu veya Disosiyatif Kimlik Bozukluğu gibi rahatsızlıklarda ilaçların ya yeri yoktur ya da yeri oldukça sınırlıdır.
Üçüncü gruptaki ruhsal rahatsızlıklarda ise hem ilacın yeri vardır hem de psikoterapinin. Bu durumlarda iki imkânı birlikte kullanmak genellikle en iyi seçenek iken, tek başına ilaç ve tek başına psikoterapi seçenekleri de mümkündür. Obsesif kompulsif bozukluk, sosyal fobi, panik bozukluk gibi rahatsızlıklar bu gruba girer.
Sonuç olarak; ilaçlara toptan evet veya hayır demek yanlıştır. Her bir durum için ilaç ve psikoterapi seçenekleri eş zamanlı olarak değerlendirilip duruma uygun karar verilmelidir.
Bağımlılık yapma potansiyeli olan ilaçlar yeşil ve kırmızı reçete ile satılır. Bu grubun dışında kalan ilaçlar bağımlılık yapmaz.
Psikiyatride kullanılan ilaçların bir kısmı kilonun artmasına neden olurken bir kısmı ise kilo kaybına neden olabilir. Bir kısmı ise kiloyu etkilemez. Size uygun ilaç seçilirken kilonuz dikkate alınır.
Birçok kişi psikiyatrik ilaçların kişiyi uyuşturarak acı çekmesini önlediğini düşünme eğilimindedir. Halbuki psikiyatrik ilaçların ağrı kesici, tansiyon düşürücü, kan şekerini düzenleyici ilaçlar gibi bir etkin olma mekanizması vardır. Genellikle beyin üzerindeki kimyasal süreçlere etki ederek etkinlik gösterirler. Bu sebeple uyutup, uyuşturup, vaziyeti idare ettirirler yaklaşımı yanlıştır.
Psikiyatrik ilaçların kullanımındaki riski değerlendirirken dört kriter kullanılabilir.
1- Bu ilaç bağımlılık yapar mı? Bağımlılık yapma potansiyeli olan ilaçlar yeşil veya kırmızı reçete ile satılır. Eğer size yazılan ilaç yeşil veya kırmızı reçete değilse bağımlılık riski yok olarak kabul edebilirsiniz.
2- Bu ilacı kullanırken ilacın kan düzeyini ölçmek gerekir mi? Lityum, karbamazepin ve Na valproat gibi ilaçlar kullanılırken, bu ilaçların kan düzeyini ölçmek gerekir. Çünkü, bu ilaçların kan düzeyi düşük olduğunda etkileri azalırken, kan düzeyleri yüksek olduğunda vücuda zararlı etkileri olabilir. Eğer size yazılan ilacın kan düzeyinin takibi gerekmiyorsa bu ilacın kullanımının güvenli olduğunu kabul edebilirsiniz.
3- Bu ilacı kullanırken böbrek, karaciğer, tiroit ve kan sayımı gibi tetkikler gerekiyor mu? Yine lityum ve Na valproat gibi ilaç alan kişilerin belirli aralıklarla böbrek veya karaciğer veya guatr hormonlarının takibi yapılır. Eğer size yazılan ilaçtan dolayı rutin tetkikler yapılmıyorsa bu ilacın daha güvenli olduğunu düşünebilirsiniz.
4- Bu ilacın yan etkileri ile ilgili kaç yıllık tecrübe var? Psikiyatride en sık kullanılan antipsikotik ve antidepresan grubu ilaçlar için neredeyse 30 – 50 yıllık kullanım tecrübesine sahibiz. Bu ilaçlar artık ne yapacakları meçhul ilaçlardan çok, ne yapıp yapmayacakları konusunda karar verebileceğimiz kadar bir tecrübe birikmiş durumda.
Prof. Dr. Medaim Yanık tıp doktoru olup hem ilaçlara hem de psikoterapilere inanmaktadır. Temel felsefemiz karşımızdaki kişi için en iyi seçeneği sunmaktır. Bu seçenek nadiren tek başına ilaç, bazen tek başına psikoterapi, çoğunlukla da hem ilaç hem psikoterapi şeklindedir. Ama her zaman tedavi seçeneklerini bize başvuran kişi ile tartışarak beraber karar verme siyaseti güdüyoruz.
Ekibimizde beş terapist bulunmakta olup, aralarındaki fark özellikle ilgi alanları ve kullandıkları yöntemlere ilişkindir. Örneğin, Prof. Dr. Medaim Yanık’ın ilgi alanları özellikle dissosiyatik kimlik bozukluğu ve çift/ilişki terapisi olur iken, Yar. Doç. Dr. Ceren Acartürk’ün ilgi alanları özellikle travma ve sosyal fobidir. Benzer bir şekilde, Prof. Dr. Medaim Yanık’ın kullandığı başlıca yöntem Bilişsel Davranışçı Terapi olur iken, Yar. Doç. Dr. Ceren Acartürk, seasnlarında EMDR yönteminden de faydalanmaktadır.. Daha fazla bilgi ve detay için, hakkımızda sayfamızı inceleyebilirsiniz.
İhtiyaç duyduğunuz seans sayısı, genellikle, ikinci ila üçüncü seansta belli olup, tedaviye olan yanıtınıza göre, bu sayı süreç üzerinde azalabilir veya artabilir.
Seanslarımız bireysel terapiler için 50 dk. olup, çift/ilişki terapilerinde bir saati aşmaktadır.
Psikoterapi; uzmanlık eğitimi almış bir psikolog ya da psikiyatr ile sorunlarının çözümü için kendisine başvuran danışan, hasta, çift, aile ve gruplar arasında gerçekleşen tedavi amaçlı iletişim sürecidir.
Psikoterapide belirli bir teoriye dayanan planlanmış bir tedavi yaklaşımı vardır. Bu özelliğiyle psikoterapi; diğer “danışmanlık, destek, koçluk, kişisel gelişim vb.” süreçlerden ayrılır. Psikoterapi bireysel özgürlük ve kendini gerçekleştirme için ve sorunun giderilmesi, yeniden tekrarlanmaması için geçirilen bir süreçtir.
Psikoterapinin ne kadar süreceği var olan tanıya, rahatsızlığın şiddetine, eşlik eden başka bir rahatsızlığın olup olmadığına göre değişiklik gösterebilir. Örneğin agorafobili klasik bir panik bozukluğun tedavisi ortalama 10-12 seans sürerken; yeme bozukluğunda 20-22 seansa, ağır Dissosiyatif kimlik bozukluğunda ise 50’den fazla seansa ihtiyaç duyulabilir. Seanslar ideal olarak haftada bir düzenlenir ve terapinin başında belirlenen hedeflere ulaşıldıkça seansların arası açılır. (İki haftada bir, ayda bir, üç ayda bir, v.b.)
Bizler merkezimizde birçok bozukluk için tüm dünyada yaygın olarak kullanılan ve belirli protokolleri bulunan etkin tedavi modellerini benimsiyoruz. Kişiler bize başvurduklarında ihtiyaçları doğrultusunda en hızlı ve etkin tedaviyi sağlamaya çalışıyoruz.
Psikiyatrist, Tıp Fakültesi çıkışlı bir hekimdir. Hastalığın tanısını koyduktan sonra gerekli görürse ilaç tedavisine başlayabilir, psikoterapi uygulayabilir ya da psikoterapiye yönlendirir. Psikolog ise Fen-Edebiyat Fakültelerinin psikoloji bölümünden mezun olur ve uzmanlık alanları doğrultusunda psikolojik değerlendirme yapabilir, psikoterapi uygulayabilir. Psikiyatrist ve Psikologlar arasındaki en önemli fark psikologların ilaç tedavisi uygulama yetkisinin olmamasıdır.
Tedaviye ihtiyaç duyan yakınımız biz bu ihtiyacını ifade ettiğimizde bunu kabul etmiyorsa; bu kişinin sevip saydığı, güvendiği ve sözünü dinlediği birinden yardım istemek gerekebilir. Ayrıca psikolojik tedavilerle ilgili var olabilecek önyargıları ve endişeleri tespit edilip; konuya hakim kişiler tarafından düzeltilme ve doğru bilgilendirme yoluna da gidilebilir. Kendine ya da bir başkasına zarar verme ile ilgili bir girişim ya da somut bir plan var ise burada iknaya çalışmanın ötesinde ilgili hastane ve kurumlara başvurularak kişinin tedavi olması sağlanmalıdırBizler merkezimizde birçok bozukluk için tüm dünyada yaygın olarak kullanılan ve belirli protokolleri bulunan etkin tedavi modellerini benimsiyoruz. Kişiler bize başvurduklarında ihtiyaçları doğrultusunda en hızlı ve etkin tedaviyi sağlamaya çalışıyoruz.
Bilişsel Davranışçı Terapi
Gottman Çift Terapisi
EMDR (Göz hareketleri ile sistematik duyarsızlaştırma ve yeniden işlemleme) Tekniği
Yöntemleri kullanılmaktadır.