Büyüyünce evlenip beni bırakmayacaksın dimi yavrum? Evlilik sürecinde yaşanan ayrılık sorunları

Gençlik dönemi birçok gelişim görevinin yerine getirilmesi gereken bir dönemdir. Bu dönemde gençler hayatlarına nasıl devem edeceklerine, kiminle evleneceklerine karar vermeye çalışırlar. Dolayısıyla birçok yeniliğin üstesinden gelmeye gayret ederler.

Gençlerin cephesinde durum böyle iken aile açısından da sancılı bir süreç yaşanır. Evladının kendi ayakları üstünde durmasını, para kazanmasını yani eve ekmek getirmesini ve bir yuva kurmasını bekler aile. Görünürde durum böyledir. Fakat içten içe aile evladının yuvadan bir kuş gibi uçuşunu izlerken kaygılanır ve farkında olmadan süreci kolaylaştırmak şöyle dursun daha da zorlaştırabilir.

Bazı vaka örnekleri üzerinden durumu daha detaylı değerlendirelim.  “Üniversiteye devam eden kız artık 26 yaşına gelmiştir. Yüksek lisans yapmaktadır. Aile tarafından da “neden evlenmediği” sorgulanmakta ve kısmen bu nedenle baskı görmektedir. Bir gün annesinin yanına gelir ve sınıf arkadaşının ona evlenme teklif ettiğini söyler. Erkeğin ailesi onların evini ziyaret etmeyi istemektedir. O günden sonra anne rahatsızlanır. Bir türlü erkeğin ailesini eve davet etmez. Hasta olduğunu, evin temizlenmesi, toparlanması gerektiğini fakat iyi olmadığını söyleyerek erkek tarafının davet edilmesini geciktirir. Ancak 5-6 hafta sonra davet gerçekleşir. O akşam bir sürü hazırlık yapılmıştır. Normalde oldukça eli açık ve ikram etmeyi seven anne, erkek tarafını beğenmez ve “onlara fazla bile” deyip hazırlanan bazı şeyleri ikram etmekten kaçınır.  Kız şaşkınlık içindedir. İlk defa annesinin bu tavrına şahit olmuştur. O akşam erkek tarafı kızı ister fakat “sizi bir araştıralım” diyerek o gece misafirler yolcu edilir. Oysa sonrasında aile araştırılmaz. Sanki kız tarafı kızının evden ayrılmasına hazır değildir. Farkında olmadan süreci yavaşlatmak için elinden geleni yapmaktadır. Neyse ki yavaşta olsa bu gençler için evlilik makul ve sorunsuz bir biçimde gerçekleşir.

Yine başka bir kız, babasının düğün günü damadını karşısına alıp “Emin misin ? bu kız çok inatçıdır, baş etmesi zordur, pişman olma ! ” dediğinden bahsetmişti. Bu durumun yıllarca eşi tarafından her fırsatta ona karşı kullanıldığını ve kavgalar esnasında karşısına çıktığını dile getirmişti.

Bazen anneler ve oğulları arasındaki ilişki çok daha karmaşık bir hal alabilir. Farkında olmadan oğlunu nerdeyse eşi yerine koyan anne, oğlundan ayrılmak istemeyebilir. Oğlunun evliliğini baltayabilir. Eşinden şiddet gören, defalarca intiharı deneyen anne, eşiyle arzu ettiği ilişkiyi hiçbir zaman kuramamıştır. Eşinden yeterince sevgi görmemiş bu kadın, eşinin istikrarsız çalışma hayatı nedeniyle ekonomik zorluklarla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu kadın oğlunun evlenmesinin ardından panik atak belirtileri yaşar. Oğluna ayrı ev açmıştır fakat her an oğlunun evinde vakit geçirmeyi istemektedir. Sık sık telefonla arayıp uzun uzun konuşmak ister. Oğlu ona kısmen olumlu yanıt verse de bu anneyi tatmin etmez. Oysa oğlunun işi bu konuşmalar için hiç de uygun değildir. Seans odasında dile getirilen şu cümleler oldukça manidardır. “ Çok erken evlendi. Artık beni sevmiyor. Bana nefretle bakıyor. O kızı ve ailesini tercih etti. Oysa tam her şeyi yoluna koymuştuk. Onunla gezip tozup kafelere gidecektik. Ne olurdu sanki 5-6 sene daha evlenmeseydi!” seans içinde annenin tüm anlattıkları oğlunu eşinin yerine koyduğunu, eşiyle yapamadığı her şeyi oğluyla yapmak istediğini düşündürmüştür.

Bir başka anne oğul hikayesi. Düğün günü gelir çatar. Anne gelin arabasında önde oturmaktadır ve tüm sürecin içinde olan anne bir dakika dahi çiftin yanından ayrılmamaktadır. Ta ki çift arkadaşlarıyla yemeğe gitmek isteyene kadar. Gençlerden oluşan küçük bir grup toplanıp birlikte yemeğe gitmek için ayrılır. Herkesin keyfi yerindedir. Evden bayağı bir uzaklaşılmıştır. Telefon çalar. Telefonun ucundaki ses annenin fenalaştığını, bayıldığını bazı adetlerin yapılması gerektiğini söyler ve onları geri çağırır. Herkesin tadı kaçmıştır.

Tüm bu hikayeler ve seans odasında karşılaştığım tüm paylaşımlar bana göstermektedir ki sanıldığının aksine her zaman gençler ailelerinden ayrışmakta güçlük çeken taraf olmamaktadır. Tam tersine aileler evlatlarından ayrışmakta zorluk yaşayabilmektedir.  Birçok aile için evladı aslında en büyük yatırımıdır. Onu besleyip büyütmüş, okutmuş ona bir gelecek sağlamıştır. Evladının güzel günlerini görmek istemektedir. Doğru kararlar vermesini beklemektedir. Fakat büyük bir çoğunluk evladına, yaşlılığında ona bakacak bir sigorta gözüyle bakmaktadır. Elbette ailelerin evladından vefa beklemesi doğaldır. Burada göz ardı edilen şey ailelerin bazen bu durumu abartıp evlatlarının kendilerinden ayrılmalarına izin vermediğidir. Eğer kına gecesi yaşanan bir sorunu anne büyütüp evladının ayrılmasına kadar iş varıyorsa burada anne açısından da evlat açısından da patolojik bir ayrışma sorunundan bahsedilebilir.

Gençler açısından zor olan bu süreci daha da zorlaştırmak yerine onların işini kolaylaştırmak, sürekli eksik olana odaklanmayıp onlara rehberlik etmek, gelenek ve görenekleri ayrıştırıcı bir unsur haline getirmek yerine birleştiren taraflarına odaklanmak ve onlara kutsal metin gibi yaklaşmamak bir başlangıç noktası olabilir. Yavrularımızın doğumları esnasında nasıl ki göbek kordonunu kesip, bedenimizin bir parçası olmaktan çıkarıyorsak onları, ruhsal anlamda da o kordonu kesmeyi ihmal etmeyelim. Bırakalım zamanı geldiğinde yuvadan uçup gitsin ve kendi yuvalarını kursunlar. Bizde üstümüze düşeni yapıp bu süreci ne kadar sağlıklı bir biçimde yaşayabilecekleri konusunda onlara yol gösterelim. Sağlıklı bir evlilik gerçekleştirebilmeleri için rehberlik edelim.

Yukarda hikayelerini paylaştığım tüm insanların hayatlarından bir parçayı bir çok kişi kendi hikayelerinde de bulacaktır. Bu hikayelerde ortak olan bir nokta da şudur. Gençler farklı kültürlere mensuptur. Ve adetler, gelenek ve görenekler farklıdır. Bu nedenle de bir çok zorluk yaşanmaktadır. Fakat bu detaylar ayrı bir yazının konusu olarak daha sonra paylaşılacaktır.

Uzm. Psk. Danışman Pınar Koç Yıldırım

İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nü birincilikle tamamladı ve sonrasında Marmara Üniversitesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yaptı.  “Ergenlerde psikolojik dayanıklılık ve benlik kurgusu arasındaki ilişki” konulu tezi ile uzman oldu.

TÜM YAZILARI

Diğer Blog Yazıları