Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu’na neden olan 3 farklı travma tipi
Disosiyatif Kimlik Bozukluğu’nun (DKB) çocukluk döneminde sadece cinsel taciz ve ağır fiziksel şiddet varlığında akla gelmesi, hafif DKB vakalarının atlanmasına sebep olabilir. Halbuki, kişide disosiyasyon kapasitesi yüksek ise, görünürde daha az şiddetli yaşam olaylarında da DKB oluşabilir. Önemli olan çocukta negatif bir duygunun güçlü şekilde yaşanması ve zihnin bu güçlü duyguya disosiyasyonla (bölünme) cevap vermesidir.
DKB’nin oluşumu ile travmatik yaşantılar arasında sebep sonuç ilişkisi vardır. DKB’ye sebep olan ve psikolojik travma etkisi yaratan durumları sınıflarsak üç farklı travma tipi olduğu kanaatindeyim. Birinci tip travmada çocuğun bizatihi kendisi hedeftir. Çocuğa yönelik aktif bir istismar veya ihmal vardır. İkincisinde, çocuk bizatihi hedef değildir ama var olan olumsuz ortamdan çocuk etkilenmiştir. Üçüncüsünde ise, çocuk erken yaşta ağır bir tıbbi müdahaleye veya ruhsal durumu etkileyecek bir hastalığa yakalanmıştır. Bu tıbbi sürecin kendisi çocukta disosiyasyona sebep olacak yoğun duygusallık oluşturmuştur.
İlk bölünmeye neden olma açısından bu üç travma tipi tek başlarına olabildikleri gibi, bir kişide birden fazla travma tipi aynı zamanda da olabilir. Veya belirli bir tip travma ile DKB başlayabilir, süreçte yeni diğer travma tipleri de eklenebilir.
Tip 1 travma
Bu tip klasik çocukluk çağı travmasıdır. İstismar (abuse) ve ihmalden (neglect) oluşur. İstismar, çocuğa yapılmaması gereken ve yapıldığında zarar veren durumları ifade ederken, ihmal ise çocuğun karşılanmayan ihtiyaçlarını gösterir.
Fiziksel istismar: Bir kişinin 18 yaşından önce, kendisinden en az 5 yaş büyük bir kişi ya da kendisinden 2 yaş büyük bir aile bireyi tarafından saldırıya uğramasıdır; kişi bunu kardeş rekabeti gibi bir aile içi çatışma olarak algılamış olmamalıdır ve fiziksel temas içermeyen arkadaş kavgaları bu tanıma girmemektedir.
Cinsel istismar: Bir kişinin, 18 yaşından önce, kendisinden en az 5 yaş büyük bir kişi ya da kendisinden en az 2 yaş büyük bir aile bireyiyle okşamadan cinsel ilişkiye kadar değişen herhangi bir derecede cinsel yakınlığa girmesidir.
Duygusal istismar: Genç bir kişiye, duygusal ya da ruhsal sağlığını tehlikeye atacak derecede sözlü tehdit, alay ya da küçük düşürücü yorumlarda bulunulmasıdır.
İhmal: İhmal ise bir çocuğun beslenme, güvenlik, eğitim, tıbbi bakım gibi fiziksel bakımının ya da sevgi, destek, ilgi, duygusallık, terbiye, bağlanma gibi duygusal bakımının yapılmamasıdır.
Tip 2 travma
Bu tip travmada çocuk bizzat aktif hedef değildir ama oluşan ortamdan çocuk etkilenmiştir. En sık nedeni anne ve babanın geçimsizliği ile ev içinde oluşan dramatik psikolojik atmosfere çocuğun verdiği cevaptır.
Çocuklar normal gelişimleri için iyi muamele gördükleri güvenli, huzurlu ve sevildiklerini hissettikleri aile atmosferine ihtiyaç duyarlar. Anne babanın çatışma ve kavgalarının ortasında kalmak da travmatik etki yaratabilir. Anne ve babanın amacı çocuğa zarar vermek olmasa bile, çocuğun ihtiyaç duyduğu güvenli duygusal ortamının sağlanmaması çocukta zihinsel bölünmeye sebep olabilir. Şimdi bir dizi ikinci tip travma örnekleri anlatacağım.
Şu öyküye bakın: “Anne ve baba sürekli bir kavga halinde. Evde sık sık sesler yükseliyor. Anne ağlıyor, baba bağırıyor. Eşyalar kırılıyor. Anne çaresiz bir şekilde 6 yaşındaki kızının kucağına başını yaslayıp ağlıyor. Annesine annelik rolü düşen bu kızın zihni bölünüyor. İçinde başka bir kız daha var oluyor. Bir kez bölünen zihin yeni streslerle tekrar tekrar bölünüyor. 15 yaşında geldiğinde, içinde kendisiyle konuşan iç sesler belirgin hale geliyor. Dalıp gitmeleri ve unutkanlıkları oluyor. Zihin içindeki sürekli haberleşmeden dolayı baş ağrısından yakınıyor. Yüz ifadesi ve ruh hali sık sık değişiyor. Neşeli iken aniden ağlamaklı ardından da sinirli bir hale geçebiliyor…”
Başka bir öykü: “Anne baba kavgalı. Evde hep bir bağrış çağrış var. Anne her şeyden şikayet eden huzursuz biri. Babanın işleri ters gitmiş ve iflasın eşiğinde. Evde düzen bozulmuş. Evdeki üçüncü çocuk beş yaşlarında. Bu hengâme yıllarında adeta bir iki yıl unutulmuş durumda. Daha önceki çocuklarında olmayacak şekilde bu çocuğa ilgi az, zaman zaman da biraz azarlanıyor. Çocuk yalnızlıkla baş etmek için zihninde hayali arkadaş yaratıyor. Azarlanmanın acısını taşıyacak başka çocuklar var ediyor. Zihin bölündükçe bölünüyor. Bölünmüş zihin eğitim hayatını olumsuz etkiliyor. Ergenliğinde asi bir kıza dönüşüyor. Çok sayıda kimliği var. Zihni otoban gibi. İç konuşmalar bitmiyor…”
Diğer öykü şöyle: “Anne baba kişilikleri itibariyle oldukça farklılar. Biri içe dönük diğeri dışa dönük. Biri sakin diğeri oldukça yoğun duygular yaşayan biri. Evlilikleri kötü gidiyor. Evliliklerine ailelerinden müdahale de var. Bu işleri daha karmaşık hale getiriyor. Anne ağlamaklı ve isyan halinde. Evde yoğun bir acı ve öfke var. Bu atmosferi soluyan çocuk nasibini alıyor. Sonuçta anne baba boşanıyor. Çocuk bu boşanma sürecinin ortasında kalıyor. Bölünüyor. Zihinde konuştuğu başka kimlikler var oluyor…”
Başka bir öykü: “Almanya’da gurbetçi bir aile. Üçüncü çocuk diğer ikisi büyümüşken dünyaya geliyor. Anne çalışmak zorunda olduğunu düşünüyor. İki yaşındaki son çocuk Türkiye’de anne anneye bırakılıyor. Çocuk altı yaşına kadar anne annesi ile kalıyor. Anne, baba ve kardeşlerini yaz tatillerinde bir aylık dönemde görebiliyor. Çocuk kendini terkedilmiş, bırakılmış, istenmemiş hissediyor. Zihni bölünüyor. İç dünyasında başka çocuklar var ediyor. Onlarla konuşuyor. Hatta zihninin içinde bir tane de anne var. Yıllar geçtiği halde hala zihnindeki anne ile kavga ediyor. Bazen zihnindeki anne ile dışarıdaki anneyi karıştırıyor…”
Başka bir öykü daha: “Anne baba eğitimli. Çocuklarına düşkün, iyi insanlar. Anne genç iken ikinci çocuk doğduğunda kendini depresif ve sıkıntılı hissetmiş. Nene de ısrar edince üç yaşındaki diğer çocuğu nenenin yaşadığı diğer bir şehre üç aylığına göndermişler. Çocuk zihnen bölünmüş. Halen annesine kızgın olan bir tarafı var…”
Size bir öykü daha: Kahramanımız bir Anadolu şehrinde, bir bağ evinde, tek çocuk olarak büyümüş. Evimiz; şehrin dışında, geniş bir arazi üzerinde bir villa şeklinde. Yakında başka çocuk ve ev yok. Erişkinlerin ihtiyaçlarına iyi cevap veren bir ortam. Ama çocuğun ihtiyaçlarına uygun değil. Çocuk ilkokula kadar bu evde başka çocuklar olmaksızın büyüyor. Yalnız kalan çocuk iç dünyasında başka bir çocuk var ediyor. Hayali arkadaşlar zamanla gerçek ve kalıcı arkadaşlara dönüşüyor. Bu arkadaşlar on yıllar geçtiği halde kişiyle konuşuyor. Zaman zaman da bedeni kontrol ederek kendi hayatlarını yaşamak istiyor.
Başka bir hikaye daha anlatayım: Çocuğumuzun abi ve ablalarıyla belirgin yaş farkı var. Çocuklar kendi arasında gruplaşmış. Büyük çocuklar küçüğü adeta görmüyor. Grubun dışında ve yalnız kaldığını düşünen çocuk hayal dünyasına yöneliyor. Hayali oyun arkadaşı oluşturuyor. Gerçek hayattaki arkadaşlar yerine zihnindeki arkadaşlarla takılıyor. Bir kere var olan kişilikler benlik duygusu kazanıyor. Kendilerinin de hayatları olduğunu düşünmeye başlıyorlar. Her biri farklı özelliklere sahip bu çocuklar, zamanla bedenle beraber büyüyorlar.
Bu öykülerde üçüncü sayfa haberi olacak canavar anne ve baba yok. Bugün tanıdığınızda size makul gelen insanlar. Bugün çocukları için çaba gösterip, tedavisi için para ve zaman harcıyorlar. Geçmiş için de çok üzgünler. Keşke geriye dönebilsek diyorlar. Bu sözleri de sahici ve samimi.
Tip 3 travma
Bu tipte çocuk direk hedef değildir veya aile etkisiyle de oluşmaz. Çocuğun da ailenin de kontrol edemediği bir durum vardır. Bu durumlar istismar ve ihmal kavramlarıyla izah edilemez. Örneğin çocuğa şaşılık ameliyatı yapılmıştır. Uzun süre hastanede yatılı kalınmıştır. Veya çocukta bedenin tüm kıl ve tüylerinin döküldüğü bir hastalıktan dolayı çocuk kendisini farklı hissetmiş ve dışlanmıştır.
Bir öykü anlatayım: İki yaşında bedenindeki tüm tüy ve kılları dökülmüş. İlkokula peruk takarak gitmiş. Ailesi her türlü desteği vermesine rağmen diğer çocuklardan kendini farklı hissetmiş. Bazı çocukların “senin niye saçların yok” demesine üzülürmüş. Yalnız ve içe kapanık bir çocuk olmuş. Zihninde beden algısı üzerinden oluşmuş farklı yaşlarda dört alter var.
Başka bir öykü: Dudak damak yarıklı halde doğmuş. Bir kaç kez ameliyat olmuş. Kendi algısını ve insan ilişkilerini etkileyecek düzeyde alterleri var. Ruh halinin oldukça hızlı değişmesinden şikayetçi. Alterlerin biri depresif bir diğeri oldukça öfkeli. Öfke nöbetleri ve ağlama krizleri yaşıyor.
Sonuç olarak, cinsel taciz dışında farklı türden travmaların da DKB’ye sebep olabileceğini bilmek, DKB tanısının atlanmasını önleyebilir. Aslında, travmadan tanıya değil, tanıdan travmaya gitmek daha fonksiyonel bir yaklaşımdır. En iyisi DKB tanısını da ilk görüşmede ayırıcı tanı yaparken diğer tanılar gibi sorgulamaktır.
Prof. Dr. Medaim Yanık / Psikiyatr
Tıp eğitimine 1987 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nde başladım. 2000 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ruh sağlığı ve hastalıkları alanında uzman oldum.
Bir cevap yazın