Düşük kalorili diyetler sonrası başarılı bir kilo kaybının sağlanmasının ardından kaybedilen kiloların zamanla geri alınması durumu birçok çalışmaya konu olmuş ve mevcut diyet programlarının ve tedavi yöntemlerinin uzun dönem başarılarını doğrudan etkiler bir duruma gelmiştir. Bu yazıda kaybedilen kiloların geri alınmasını etkileyen faktörleri literatürün ışığında değerlendirmeye çalışacağım.

Kaybedilen kiloların tekrar alınmasını önlemeye yönelik üç davranışsal özellik öne çıkmaktadır. Bunlar, kendini gözlem (haftada bir tartılma ve kaydetme), fiziksel aktivitenin arttırılması ve düşük yağ içeren bir beslenmedir. Bu üçünün sağlanması durumunda diyetle elde edilen kilo kaybının hayat boyu korunması mümkün oluyor. Burada akla gelebilecek soru şu: Neden bazı insanlar bunu başarabiliyor fakat bazıları (birçoğu) başaramıyor?

Kilo kaybı ile İlgili Hedefler ve Beklentiler

Kaybedilen kiloların tekrar alınmasına ilişkin en önemli faktörlerden biri kilo verme ile ilgili hedef ve beklentiler olarak görülmektedir. Araştırmalara göre genel olarak verilmesi başarılabilen kilo oranı daha düşük olduğu bilindiği halde diyet tedavilerine başlayanların çoğu başlangıç kilolarının yaklaşık %20-30 ‘unu vermek istediklerini bildirmişler. Uzmanlara göre bu düzeyde bir kilo kaybı her ne kadar teorik olarak mümkün olsa da, uzun süre sürdürülmesi ve korunması güç olduğundan, gerçekçi olmayan bir hedeftir.

Yapılan bazı çalışmalarda kendilerine gerçekçi olmayan hedefler koyup, tedavi sonucu verdikleri kilodan memnun olmayan ve hatta hatta 17 kg’lık kilo kaybını bile “hayal kırıklığı” olarak tanımlayan kişilerin, elde ettikleri fiziksel ve psikolojik kazanımlarına rağmen kaybettikleri kiloları korumaya yönelik gayretlerinin sınırlı olduğu bulunmuş.

Günümüzde neredeyse her toplumda zayıf ve ince görünmek fiziksel güzelliğin en önemli kriteri olarak kabul ediliyor. Ayrıca kilolu olmak, iradesine sahip olamamak ve öz denetimden yoksun olmak ile eş değerde kabul ediliyor. Genellikle medya üzerinden gelen bu baskıya bir de kişinin yakınlarından gelen baskı eklendiğinde diyete niyet edenlerin bu tür kilo hedeflerine sahip olmaları “anlaşılır” bulunabilir. İnce görünmek için olan toplum baskısı ve kilolu olmaya karşı oldukça yaygın olarak duyulan önyargı ve etiketlemeler, gerçekçi olmayan, düşük kilo hedeflerinin altında yatan önemli faktörler arasında sayılabilir.

Birincil Hedefler ve Beklentiler

Kaybedilen kiloların tekrar alınmasına ilişkin diğer bir önemli faktör ise birincil hedefler ve beklentilerdir. Birincil hedefler, kişilerin kilo vermenin haricinde, kilo vermenin sonucu olarak ulaşmayı umdukları amaçlardır. Kilo vermeye çalışan insanların birçoğu aslında kilo vermeyi, diğer amaçlarına ulaşabilmek için bir araç olarak görürler. Sözü geçen birincil hedeflerin arasında görüntüde değişiklik, arttırılmış zindelik, daha iyi sağlık ve daha fazla kendine güvenle öz saygı vardır.

Diyete başlayanların kilo hedeflerini (gerçekçi olmayan) belirleyen en önemli faktör, yukarıda sayılan kişisel hedeflerini (birincil hedefler) arzulanan kilolarına ulaşmadan elde edemeyeceklerine dair inançlarıdır. Görünen o ki, kişiler hayallerindeki kilolara ulaşamasalar bile birincil hedeflerine ulaşabileceklerini göremedikleri zaman ya da birincil hedeflerine ulaşmak için gerçekçi olmayan kiloları hedeflediklerinde tedavi sonrası sonuç tatmin edici olmayabiliyor. Böylece kilo tedavisi sürecinde birincil hedefleri yeteri kadar ele alınmamış bir kişi kaybettiği kiloları korumaya değer bulmayabiliyor ve eski yeme düzenine tekrar dönüp verdiği kiloları geri alabiliyor. Kilo tedavilerinde danışanlarımızla yaptığımız çalışmaların önemli bir kısmı birincil hedeflere odaklıdır. Danışanların tartıda gördükleri rakamla öz saygının birebir ilişkili şeyler olmayabileceğini farketmeleri önemli bir noktadır. Yine terapilerde kişililer ne kadar kilo vermiş olurlarsa olsunlar verilen miktarı kabul etmelerine yardımcı olmak çok kritik bir müdahale olarak kabul edilir. Daha sürecin başında, değerlendirme seansında, tartışılan kilo hedefleri kilo koruma evresine geçmeden önce tekrar gündeme getirilir ve mevcut durum gözden geçirilerek verilen kilo miktarının kabul edilmesi sağlanmaya çalışılır.

Sonuç olarak gerçekçi olmayan kilo hedeflerine sahip olmak ve aslında birebir kilo ile ilgili olmayan hedeflerin kilo (tartıda görülen rakam) ile ilişkilendirilmesi-hatta koşullanması- kaybedilen kiloları koruyamamada en önemli etkenler gibi görünmektedir. Kilo tedavileri bu olgu dikkate alarak planlandığında ve yürütüldüğünde başarı şansları da oldukça artıyor diyebiliriz.

Yararlanılan kaynaklar

Cooper, Z., Fairburn, C.G. (2001). A new cognitive behavioral approach to the treatment of

Obesity. Behavior Research and Therapy, 39, 499–511.

Cooper Z, Fairburn CG, Hawker DM (2003) Cognitive–Behavioural Treatment of Obesity: A Clinician’s Guide. Guilford Press.

 Foster, G.D., Wadden, T.A., Vogt, R.A., & Brewer, G. (1997). What is a reasonable weight loss? Patients’ expectations and evaluations of obesity treatment outcomes. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 65, 79–85.

 Jeffery, R.W., Wing, R.R., Mayer, R.R. (1998). Are smaller weight losses or more achievable weight loss goals better in the long-term for obese patients? Journal of Consulting and Clinical Psychology, 66, 641–645.

Roosen, J.C. (2002). Obesity and Body İmage. In Fairburn, C.G. & Brownell K.D. (Eds.), Eating disorders and obesity: A comprehensive handbook (2nd ed., pp399-402). New York: Guilford

Wadden, T.A. (1993). Treatment of obesity by moderate and severe restriction: Results of clinical research trials. Annals of Internal Medicine, 119, 688-693.

Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş

Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladıktan sonra yüksek lisansını Okan Üniversitesi’nde Sağlık Odaklı Klinik Psikoloji üzerine yapmıştır.

TÜM YAZILARI

Diğer Blog Yazıları