Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tedavisi Nasıldır?
Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tedavisi Nasıldır?
Daha önceki yazılarda obsesif kompulsif bozukluk nedir, çeşitleri nelerdir, rahatsızlığı sürdüren ve zorlaştıran faktörler nedir? Sorularına yanıt aramaya çalışmıştık. Bu ve bundan sonraki yazılarda “Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisi”ne (psikoterapisine) odaklanmaya çalışacağız.
Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisine geçmeden önce şu hatırlatmayı yapmakta fayda var: diğer bütün rahatsızlıklarda olduğu gibi obsesif kompulsif bozukluğun tedavisi söz konusu olduğunda da birden çok tedavi modeli ve seçenekleri mevcuttur. Kişi yalnızca ilaç tedavisini, yalnızca psikoterapiyi ya da her ikisini beraber seçebilir. Bizim görüşümüz (akademik çalışmaların da desteklediği) ilaç tedavisi ile birlikte psikoterapinin birlikte kullanıldığı tedavi modelinin en çok işe yaradığı yönündedir. Psikoterapi modeli olarak da bilişsel davranışçı tedavi modelini benimsiyor ve uyguluyoruz. Bu yazının içeriği de -doğal olarak- bilişsel davranışçı tedavi modeline göre hazırlanmıştır.
Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisi kabaca üç aşamadan oluşur. Bunlar:
1- Değerlendirme, terapötik ilişki ve iş birliği kurma ve Psiko-eğitim,
2- OKB’yi sürdüren işlevsiz düşünce ve inançların tespit edilip değiştirilmesi (Bilişsel yeniden yapılandırma),
3- Korkulan, kaçınılan durumların üzerine gitme alıştırmaları (maruz bırakma-tepki önleme teknikleri).

Değerlendirme, terapötik ilişki ve iş birliği kurma ve Psiko-eğitim
İyi ve kapsamlı bir değerlendirme, başarılı bir tedavi için şarttır. Bir dâhiliye uzmanına gittiğinizi düşünün. İçeri girdiğinizde ilk önce sizden şikâyetinizi dinler, sorular sorar, bir takım testler ister ve tüm değerlendirmelerin sonunda tedavinizi düzenler. Bunun hiç olmadığını ya da çok kısa ve yetersiz bir değerlendirme yapıldığını düşünün. Muayeneden çıktıktan sonra ne düşünürdünüz. Verilen ilacı kullanmakta tereddüt eder miydiniz? Psikiyatrik rahatsızlıklar için de durum aşağı yukarı aynıdır. Hele bir de kan testi ya da röntgen gibi değerlendirme araçlarının olmadığını düşünün; böyle bir durumda değerlendirme aşaması daha da bir önem ve hassasiyet kazanmaktadır.
Obsesif kompulsif bozukluğun değerlendirme aşamasında diğer tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi kişiden şikâyetleri dinlenir. Birtakım test ve envanterler yardımı ile hem tanı netleştirilir hem de rahatsızlığın boyutu ve şiddeti tespit edilmeye çalışılır. Bu testler kişinin kendi doldurduğu ve uzmanın doldurduğu (yapılandırılmış) görüşme çizelgelerinden oluşur. Gerektiği yerde aile üyelerinden de bilgi alınır. Bu aşamaya tanı koyma süreci adını verebiliriz. Tanı ve ayırıcı tanı yapılırken dikkat edilen diğer bir husus da eş tanı olup olmaması meselesidir. Örneğin OKB ile beraber majör bir depresyonun olması tedavi seyrini ve yapısını değiştirebilir.
Terapötik ilişki/işbirliği tüm psikoterapi modellerinde olmazsa olmazdır. Terapötik ilişki ve iş birliği kısaca karşılıklı güvenli ilişki olarak tanımlanabilir. Danışanın terapi odasında kendini güvende, anlaşılır hissetmesidir. Yargılanmadan kabul edildiğini bilmesidir. Kendini açabilmesidir. Özellikle obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde terapiye ve terapiste güven son derece önemlidir. Çünkü tedavi temel olarak kişinin kaçındığı durum ve nesnelerle yüzleşmesine dayandığı için böylesine zorlayıcı birtakım deneyimler görece yüksek bir motivasyon gerektirir. Tedaviye olan motivasyon da ne kadar yüksek olursa başarı da o kadar yüksek olacaktır.
Kendini açma hususunda birkaç hatırlatma yaparak bu bölümü sonlandıralım. Daha önceki yazılarda Obsesif kompulsif bozukluğun çeşitlerinden bahsetmiştik. Özellikle dini ve cinsel obsesyonlar söz konusu olduğunda danışanlar, yargılanacakları; ayıplanacakları endişesiyle ya da saçma buldukları için bu tür rahatsız edici düşüncelerinden bahsetmekten kaçınabiliyorlar. Bu türden rahatsızlıkları olan kişilere tavsiyemiz öncelikle bu tür düşünceleri saçma, ayıp, tehlikeli gibi kavramlar yerine “rahatsız edici” düşünceler olarak adlandırmaları ve ifade etmeleri yönünde olacaktır. Ben de terapilerde ne zaman “saçma” kelimesini duysam danışana bu açıklamayı yapar ve “saçma” yerine rahatsız edici kelimesini kullanmayı tercih ettiğimi söylerim.

Diğer tüm tedavilerde olduğu gibi Obsesif Kompulsif Bozukluğun tedavisi için de psiko-eğitim önemli bir parçadır. Psikoeğitim sırasında danışanlara rahatsızlık ve tedavi modeli hakkında geniş bilgiler verilir. Bilgilendirici metinler, yardımcı kitaplardan da yararlanılarak öğrenilen bilginin pekişmesi sağlanır. Bu bir nevi eğitim süreci olduğundan terapist danışana göre daha aktif ve öğretici bir rol alır. “Obsesyon nedir, kompulsyon nedir?” “Kaçma-kaçınma ve önlem alma davranışları takıntıları nasıl etkiler?” “Stres mekanizması nasıl çalışır?” “Kaygı, korku arasındaki farklar nelerdir?” Gibi konular ele alınır. Danışanın kendi yaşadığı sorunlar üzerinden örneklerle formülasyon oluşturulur. Terapinin ana hedeflerinden biri “Anlaşılmayana anlam kazandırmak” olduğundan; “Olup biten nedir? ”Sorunumu kötüleştiren şeyler neler?” Sorularına cevap aranmaya çalışılır. Bütün bu eğitim ve bilgilendirme süreci tedavinin ana unsuru olan “üzerine gitme” bölümü için de bir hazırlıktır aslında. Psiko-eğitim boyunca danışan ve terapist iş birliğini arttırır. Danışan için oluşturulmuş formülasyon üzerinde anlaşılır. Tedavi motivasyonu arttırılır, tedavinin rasyoneli (mantığı) danışan tarafından kavranır. Böylece üzerine gitme çalışmaları danışan için daha kolay hale gelebilir. Burası tedavi için önemli bir noktadır. Çünkü rasyoneli iyi aktarılmadan girişilen tedavilerin başarı şansı oldukça düşüktür. Başka bir deyişle, danışanın sahiplenmediği, motive olmadığı, müdahaleler tedavinin yarım kalmasına neden olabilir.
Bu yazıda obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinde üç aşamadan biri olan değerlendirme, iş birliği-ilişkinin güçendirilmesi ve psiko-eğitim sürecinden bahsetmeye çalıştık. Önümüzdeki yazıda, obsesif kompulsif bozukluğun tedavisi bölümüne, bilişsel müdahalelerden devam edeceğiz.

Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş
Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladıktan sonra yüksek lisansını Okan Üniversitesi’nde Sağlık Odaklı Klinik Psikoloji üzerine yapmıştır.

Bir cevap yazın