İnsanların normalde kafalarının içinde ses veya konuşma duymaması beklenir. Fakat toplumun yaklaşık % 5’nin hayatının bir döneminde kafa içinde ses duyduğu biliniyor. Ses duymanın nadir olmaması, seslerin ne anlama geldiğini anlamayı elzem kılıyor.
Bu yazının amacı, kafanın içinde ses duymanın farklı nedenlerini tartışarak, ses duyan kişilerin duydukları sesin anlamını kavramalarına katkı sağlamaktır.

İşitsel halüsinasyon her zaman akıl hastalığı göstergesi mi?
Psikiyatride olmayan ve herkesin duymadığı sesin duyulması “işitsel halüsinasyon” olarak adlandırılır. En yerleşik anlayışta, işitsel halüsinasyonlar daha çok psikotik bozukluklar dediğimiz, insan aklını etkileyen hastalıkların bir parçası olarak kabul edilir. Şizofreni, psikotik özellikli mani veya depresyon, uyuşturucu madde kullanımının zehirlenme ve yoksunluk dönemi gibi psikiyatrik hastalıklarda işitsel halüsinasyon görülür.
İşitsel halüsinasyonların varlığında gerçekten de psikotik bozukluklar akla gelmelidir. Özellikle sesler; dışarıdan kulağa gelir şeklindeyse, kişiye emredici ise, kısa komutlardan oluşuyorsa, kesik ve parça parça ise ön planda işitsel halüsinasyon düşünmek gerekir. Bu durum psikiyatrik ilaç tedavisini gerektirir. Bu türden işitsel halüsinasyonları dikkate almamak, kişinin kendisine ve çevresine zarar vermesine yol açabilir.
Yalnız, kafada duyulan seslerin her zaman psikotik bir belirti olmadığını söylemek gerekir. Her işitsel halüsinasyonun akıl hastalığı belirtisi olarak yorumlanmasına çoklu itirazlar var. Örneğin İngiltere’de ses duyan kişilerin oluşturduğu bir dayanışma topluluğu var. “Hearing Voices Network” adlı bu topluluk, ses duymanın akıl hastalığı dışında farklı nedenleri olabileceği tezi üzerine kurulu.

TITLE: THREE FACES OF EVE, THE • PERS: WOODWARD, JOANNE • YEAR: 1957 • DIR: JOHNSON, NUNNALLY • REF: THR013BC • CREDIT: [ THE KOBAL COLLECTION / 20TH CENTURY FOX ]

Kafa içinde duyulan seslerin çoklu nedeni ve çoklu açıklaması var

Bazen zihin içi muhakeme yanlış olarak işitsel halüsinasyon olarak kabul edilir. Meseleleri muhakeme etmek, farklı olasılık ve senaryoları düşünmek tamamen normaldir ve iç ses olarak kabul edilemez.

Uykuya dalarken veya uyanırken duyulan sesler tamamen normal olarak kabul edilir. Kültürel inanışların bir parçası olarak ölmüş akrabanın sesini duymaktan ibaret olanlar da normal kabul edilebilir. Çınlama ve gürültü gibi sesler duymak ise daha çok kulak hastalıklarının ve nörolojik bozuklukların göstergesi olabilir.

Zihin bölünmesine bağlı iç konuşmalar oldukça yaygın

Disosiyatif Kimlik Bozukluğu denilen, çocukluk dönemindeki zorluklara ve istismara bağlı zihnin bölünmesi durumunda iç konuşma sesi duymak oldukça yaygın bir durum. Bu rahatsızlığı yaşayan kişiler zihinlerinde kendileri ile konuşan sesler duyarlar. Psikiyatri literatüründe bu iç sesleri psikotik halüsinasyondan ayırt etmek için “pseudöhalüsinasyon” tabiri kullanılır.

Disosiyatif ile psikotik halüsinasyon farkı

Psikotik halüsinasyon dışarıdan gelen ses gibi algılanırken, disosiyatif halüsinasyon kafanın içinden gelir. Psikotik olan daha çok tek yönlü iken, disosiyatif doğada olan genellikle çift yönlüdür ve daha çok bir iç diyalog/iletişim şeklindedir. Ayrıca disosiyatif tarzdaki iç ses çocukluktan beri vardır ve süreklidir. Psikotik olan ise genellikle genç erişkinlikte başlamıştır ve hastalığın alevlenme dönemlerinde ortaya çıkar.

Disosiyatif doğadaki bu kafada konuşan ses duyma / iç konuşma / iletişim halini ele almada üç yanlış yapılması sıktır. Birincisi, bu iç seslerin herkeste var olduğunu düşünerek tamamen normalleştirmek. İkinci yanlış bu iç seslere psikotik halüsinasyon muamelesi yapmaktır. Üçüncü yanlış ise bu iç sesleri cin ve şeytan gibi doğaüstü güçlerden geldiğini düşünmektir. Birincisin de tedavi edilebilecek bir durum atlanmış olur. ikincisinde yanlış tedavi uygulanmış olur. Üçüncüsünde ise, hem tedavi edilemez hem de hal daha karmaşık ve ağırlaştırılmış hale gelir.

İç konuşmalar doğaüstü güç belirtisi değildir

Zihin bölünmesine bağlı olan iç konuşmalar cin, melek ve şeytan gibi doğa üstü güçlerin etkisiyle ilgili değildir. Zihin bölünmesine bağlı oluşur. Bağımsızlık kazanmış zihin organizasyonlarının iletişim becerisinden ibarettir. Terapi ile, herhangi bir doğaüstü güç yöntemi kullanmaksızın, tam düzelebilir. Bölünmüş zihinlerin bütünleştirilmesi sonucunda bu iç konuşmalar kaybolur.

Hastalıkları “doktorluk” ve “hocalık” olarak ayırma yanılgısı

Kafanın içinde ses duyma hali sıklıkla hocalık bir durum olarak adlandırılır. Bu kişiler cinci hocaya gider veya götürülür. Hocaların kendi yöntemleriyle bu ses duymaları tedavi etmeleri beklenir. Hocalarda “cin çıkarma teknikleri” uygularlar.

Eskiden cinci hocalar tüm ruhsal rahatsızlıkları kendi ilgi alanlarında görüyorlardı. Şimdi “doktorluk” ve “hocalık” diye ikiye ayırıyorlar. Şizofreni gibi ses duymanın ön planda olduğu hastalıklara etki edemediklerini fark ettiklerinden bu hasta grubunu “doktorluk” olan listesine yazıyorlar. Deli olmayan ama ses duyan kişileri kendi ilgi alanlarında görüyorlar.

Disosiyatif Kimlik Bozukluğu’na bağlı kafa içinde ses duyma ve iç konuşma ise cinci hocalara büyük sermaye. Bu rahatsızlığı “hocalık” listesinin en önemli kısmı olarak görüyorlar. Hatta bu rahatsızlıklarla ilgilenen psikiyatr ve psikologları kendilerinin alanına girmekle suçlayacak kadar ileriye gidiyorlar.

Halbuki bu toplumun kültürel kodlardan etkilenen zihin, kendi içinde onlarca alter kimliklerden biri olarak “cin” veya “şeytan” kimliğini de üretiyor. Çocukluğun acılı anılarını taşıyan çocuk kimliğin yanında, kendini kötü olarak tanımlayan diğer bir alter “ben Şeytanım” diyor. Terapist eğer bu tuzağa düşmezse, 10 dakika içinde Şeytan alter ile diğer alterlerle konuştuğu gibi konuşabiliyor. 20. dakika da ise kendisine Şeytan diyen alterin çocukluğun hangi döneminde oluştuğu anlaşılabiliyor. Bir kaç seansta da Şeytan veya Cin alter ayrıştığı zihinle birleşik hale gelebiliyor.

Sonuç olarak; kafa içinde bir veya kendi aralarında konuşan sesler duymak en fazla “zihin bölünmesi” durumunda görülür. Bu hal bir akıl hastalığı veya doğaüstü güç meselesi değildir. Bu rahatsızlığa özgü bir psikoterapi yöntemiyle tamamen düzelebilir.

Prof. Dr. Medaim Yanık / Psikiyatr

Tıp eğitimine 1987 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nde başladım. 2000 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ruh sağlığı ve hastalıkları alanında uzman oldum.

TÜM YAZILARI

Diğer Blog Yazıları