“Hayır”ı Pozitif bir Şekilde Nasıl Söyleyebiliriz?… Hayatımızdaki insanlarla konuşmak ve paylaşımlarda bulunmak, gündelik hayatımızın büyük bir parçası. Bu konuşmaların büyük bir bölümü de genellikle: “Bugün buluşalım mı?”, “Eve gelirken ekmek alır mısın?”, “Toplantıyı Cumartesi mi, Cuma akşamı mı yapalım” gibi sorulardan oluşmakta ve bazılarımız bu soruları çok kolay yanıtlayabilirken, diğerlerimiz bu sorular karşısında bazen kala kalıyor…

Harvard Üniversitesi’nin, Küresel Uzlaşma Projesi’nin direktörü olan William Ury’nin araştırmalarına göre, bu sorular aslında bizden ya “evet” yada “hayır” yanıtını bekliyor ve genellikle evet demekten çok, hayır demekte zorlanıyoruz. Neden? Çünkü inanıyoruz ki, o hayır yanıtımız beraberinde darılmalar, iş kaybetmeler, utanmalar gibi bir çok kötü duygu ve sonuç getirebilir…

Ury bu gerçeği sadece kendi çevresinde gözlemlememiş, çalışmaları süresince gezdiği yüzlerce iş yerinde, farklı kültürlerden olan düzinelerce ailede ve binlerce insanda şahit olmuştur. Belki de en önemlisi, Ury’a göre, hayır diyebilmek, eskiden değil de, aslında bugün önemlidir; çünkü günümüzde seçenekler arttığından, hem daha çok karar vermemiz, hem de günümüzde her şey çok daha hızlı gerçekleştiğinden, bu kararları çok daha az sürede vermemiz gerekmektedir. Ury bu gerçeği şu sözleri ile ifade eder: “Hayır diyebilmek, günümüzün en zorlu işi” (The Power of a Positive No, s.10).

"Hayır"ı Pozitif bir Şekilde Nasıl Söyleyebiliriz?

Hayır diyebilmek neden bu kadar zor?

Ury’a göre, hayır demek aslında, kişinin kendi yetkisini kullanma isteği ile ilişkilerine idare etme isteğinin getirdiği gerginliğin ürünü. Bir taraftan, kişinin yetkisini kullanması, hayır diyebilmek için vahim olsa da, ilişkilerini bozabilir. Diğer taraftan ise, kişinin ilişkilerini idare etmesi, kendi yetkisini ezip geçebilir. Kısacası, içimizde yetki kullanma ve ilişki koruma arasında bir çatışma vardır ve hayır dememizi işte bu çatışma zorlaştırmaktadır.

Hayır demek yerine yöneldiğimiz 3 yol

Ury’nin gözlemlerine göre, içimizdeki bu yetki kullanma ve ilişki koruma çatışmasından dolayı genellikle hayır demekten kaçınıyor ve onun yerine uzlaşmayı, atağa geçmeyi veya kaçınmayı tercih ediyoruz. Uzlaştığmızda, hayır demek istememize rağmen, hayır demekten korkup, kısa süreli ve yapay bir huzur için, evet diyoruz. Bu da, ebeveyn isek, kendimizi daha sonrasında kötü hissetmemek için, bolca oyuncakları olmasına rağmen, çocuğumuza, mızmızlanarak istediği bir oyuncağa daha evet dememiz gibidir. Yani, uzlaşma zararlı bir evet olarak da tanımlanabilir, çünkü prensiplerimizi hiç bir şekilde korumamaktadır.

Atağa geçtiğimizde ise, hayır diyoruz, ancak bu sefer de, çok başarısız bir şekilde diyoruz ve bunun altta yatan nedeni, uzlaşmadaki korku duygusuna nazaran, öfke duygusudur. Bu durumda karşımızdaki kişi bizi üzmüş olabilir, herhangi bir beklentiyi yersiz bulmuş olabiliriz, yahut herhangi bir durumda olmaktan bıkmış ve usanmış olabiliriz… nedeni ne ise, atağa geçtiğimizde hayır’ımızı öfke ile ve tepkili bir şekilde dile getiriyor, başarısız bir hayır demek ile kalmıyor, ilgili kişi ile olan ilişkimize de zarar vermiş oluyoruz.

Üçüncü yol olan kaçınma da ise, ne hayır diyiyor, ne de evet diyoruz… sessiz kalıyoruz… sorunun bu şekilde çözülmeyeceğini bildiğimiz halde. Bu durumda, eşimizle soğuk bir sessizlik içinde yemeğimizi yiyebilir, işteki arkadaşlarımıza çok öfkeli olmamıza rağmen, onlara hiç bir sorun yokmuşcasına davranabilir veya önümüzde olan haksızlıklara tepkisizce şahit olabiliriz. Bu da, yalnız sağlımıza zaralı değil, ilişkili olan kurum veya kişilere de zararlıdır, çünkü sorunlar çözülemeyecek noktalara kadar ilerler.

“Üç A’lı Kapan”

Ury’nın gözlemlerine göre, insanlar uzlaşma, atağa geçme ve kaçınma arasından birini tercih edip sadece onu kullanmak yerine, genellikle üçünü de kullanıyor ve bu şekilde de “Üç A’lı kapan” olarak adlandırdığı (Accommodation=Uzlaşma,Attack=Atağa geçme, Avoidance=Kaçınma) kapana yakalanıyorlar. Sürecin de genelikle şu şekilde ilerlediğini paylaşır: “Genellikle ilk uzlaşmayı tercih ediyoruz. Sonra, neden uzlaştık, niye hayır demedik diye öyle üzüntülere kapılıyoruz ki, bu üzüntülerimiz en sonunda patlak verip, bu sefer atağa geçerek durumlara yanıt veriyoruz. Bunu yaptığımzda da, bu sefer niye atağa geçtik diye kendimize öfkelenip, tekrar ya uzlaşmayı tercih etmeye veya durumdan tamamen kopup, kaçınma yolu ile problemin ortadan kalkacağını umut etmeye geçiyoruz” (The Power of a Positive No, s.14). Neticesinde, üç A’lı kapana yakalandığımızda, labirentte peynire ulaşmaya çalışan fareler gibi, sağdan, sola koşuşturuyor, ancak hiç bir şekilde peynire ulaşamıyoruz.

Çözüm: Pozitif bir şekilde söylenen hayır

Ury’nin pozitif bir şekilde söylenen hayır olarak adlandırdığı hayır, ya ilgili olan ilişkinin bozulması olasılığı ile, yetkimizi kullanarak istediğimizi alma; ya da yetkimizi kaybetme olasılığı ile, ilişkilerimizi idare ederek istediğimizi alma, ikili seçeneğe karşı çıkarak, ya o ile, ya bu ile, değil de, hem irademiz hem de ilişkiyi idare etme isteğimiz ile, istediğimize ulaşabileceğimiz olgusunu öne sürüyor.

Bu şekilde söylenen hayır, normalde söylediğimiz hayır’a nazaran da, hayır ile başlayıp, hayır ile bitmek yerine, evet ile başlayıp, evet ile bitiyor. Kısacası: “Evet!”, “Hayır.” “Evet?” demek. Ury bunu bir ağaç benzetmesi ile anlatmaya devam eder. Bu benzetmede, ağacın kökleri heyecanlı ve pozitif bir şekilde söylediğimiz ilk “Evet!” tir, çünkü köklerin ağacı beslediği gibi, bu ilk evet bizim prensiplerimizi koruyarak, bizi besler. Ağacın gövdesi ise, takip eden “Hayır’ımızdır”, çünkü güçlü bir gövde gibi, bu hayır da bizim gücümüzü, irademizi temsil eder. Bir soru iması ile söylenen, son “Evet?” imiz ise, ağacın dallarıdır, çünkü bu evet ile paylaşılanlar ilgili ilişkinin korunmasını veya bir tür uzlaşmaya varılmasını umut eder.

Gerçek hayata uyarlayacak olursak da, bu örnek uygun olabilir: Ali, Veli’ye yarın okula beraber gidelim mi? diye sorduğunda Veli’nin aslında bunu istememesi ve bunu uzlaşma, atağa geçme veya kaçınma yollarını kullanarak paylaşmasındansa, şu şekilde yanıt vermesidir: “Evet seninle okula gitmeyi ben de çok seviyorum! (Evet!). Ama yarın okula ofisten geçeceğim, evden değil. Ondan yarın seninle gidemem (Hayır.). Ama Perşembe günü derse evden geçeceğim, o zaman beraber gidelim mi? (Evet?).

Pozitif bir şekilde söylenen hayır’ın meyveleri

Ury’nin sunduğu şekilde, hayır’ı söyleyebilmek bize günümüzün en değerli yeteneklerinden birini kazandırmakla kalmaz, etrafımızda isteğimiz kalitede ilişkiler yaşamamıza, prensip ve değerlerimize sahip çıkabilmemize ve en önemlisi de bizi başarıya ulaştırmayan “Üç A’lı kapan”dan kurtulmamıza imkan sağlar. Bunun yanı sıra, üç A’lı kapanın beslediği korku ve öfke duygularımız yerine, saygı duygumuzu besler, çünkü pozitif bir şekilde söylenen hayır’ın uzlaşmadan farkı ‘kişinin kendi değerlerine saygı’ duymayı öğrenmesi, atağa geçmeden farkı ise, ‘kişinin başkalarının değerlerine saygı’ duymayı öğrenmesidir. Bu açıdan baktığımızda da, pozitif bir şekilde söylenen hayır ağacımızın suyu, belki de saygı duygusudur.

Dr. Klinik Psk. Kadriye Slocum İnce

İstanbul Şehir Üniversitesi Psikoloji Bölümünden üniversite birincisi olarak mezun olmuştur. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi, Uygulamalı Psikoloji Tezli Yüksek Lisans programında tamamlamıştır. Doktorasını FSMVU ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Klinik Psikoloji Doktora (Ortak) programında tamamlamıştır.

TÜM YAZILARI

Diğer Blog Yazıları